Yrd.Doç.Dr. Arif Çömek tarafından verilen proje uygulaması olarak hazırlanmıştır.
29 Kasım 2015 Pazar
27 Kasım 2015 Cuma
15 Kasım 2015 Pazar
Konu Anlatım 4-Dolaşım Sistemi
DOLAŞIM SİSTEMİ
Dolaşım sistemi maddelerin vücutta dolaşımını sağlayan bir sistemdir. Kapalı ve açık olmak üzere iki sisteme ayrılır. Açık dolaşım sistemi yumuşakçalar ve eklembacaklılar gibi omurgasızların büyük bir kısmında görülür. Tüm omurgalıların,halkalı solucanların ve kafadanbacaklıların dolaşım sistemleri kapalıdır; yani kan, kan damarlarından oluşan sistemden çıkmaz. Kan damarları atardamar, kılcaldamar ve toplardamardan oluşur.
İnsanda çok gelişmiş bir kapalı dolaşım sistemi vardır. Kapalı dolaşım sisteminin ana yapıları kalp, kan ve kan damarlarıdır (7).
KALP
Göğüs kafesi içerisinde ve 2 akciğer arasındaki boşlukta bulunur. Etrafını çeviren kemik kafes, kalbi çalışması esnasında korur. Yaklaşık yumruk büyüklüğünde olan bir kalp bir pompa gibi çalışarak kan sıvısının damarlar içerisinde hareketini sağlar(8).
KALBİN YAPISI
Kalbin üzerinde kalın, esnek ve dayanıklı bir zar (Perikard) bulunur. Bu zar ile kalp arasında kaygan bir sıvı vardır. Bu sıvı kalbin daha rahat çalışmasını sağlar. Kalbin duvarları çizgili (kırmızılı) kaslardan yapılmıştır. Kalp kası ritmik ve hızlı kasılır.
İnsanlarda kalp iki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere dört gözlüdür. Kalbin sol bölümünde temiz kan, sağ bölümünde ise kirli kan bulunur. Kalp kaslarının beslenmesini koroner damarlar sağlar. Dört odacıklı olan kalbin üstteki 2 odacığına kulakçık denir. Kulakçıklar toplardamarlarla bağlantılıdır. Alttaki iki odacığına da karıncık denir. Karıncıklar atardamarlar ile bağlantılıdır. Kalpte kulakçıklar ile karıncıklar arasında tek yönlü açılan kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar karıncıkların kasılması sırasında kanın geriye dönmesini önler(8).
Kalp, kasılıp – gevşeyerek çalışır. Kasılma sırasında ilk önce kulakçıklar kasılıp kanı karıncıklara pompalar, daha sonra ise karıncıklar kasılarak kanı kalpten vücuda pompalar.Kulakçıkların kasılması esnasında; sağ kulakçık, vücut toplardamarından kirli kanı emer. Sol kulakçık, akciğer toplardamarından temiz kanı emer.Karıncıkların kasılması esnasında; sağ karıncık akciğer atardamarına kirli kanı pompalar. Sol karıncık aort atardamarına temiz kanı pompalar(8).
DAMARLAR
Atardamarlar: Kalpten çıkan kanı organ ve dokulara taşıyan damarlardır. Atardamarlar geniş, esnek ve sağlam bir yapıdadır. Dokuları oluşturan hücrelere besin ve oksijen taşırlar. Kalpten akciğer atardamarı ve aort damarları çıkar. Akciğer atardamarı hariç bütün atardamarlar temiz kan taşır. Akciğer atardamarı kirli kan taşır. Atardamarlar karıncıklardan çıkarlar.
Toplardamarlar: Tüm organlara yayılan kanı, yeniden kalbe getiren damarlardır. En önemlileri, vücutta kirlenen kanı taşıyan alt ve üst ana toplardamarlardır. Akciğer toplardamarı ise akciğerde temizlenen kanı kalbin sol kulakçığına taşır. Toplardamarlar vücuttaki kanı, kulakçıklara getirir.
Kılcal damarlar: Kandaki besin ve oksijenin hücrelere geçmesini sağlayan damarlardır. Atardamarlar ve toplardamarlar arasında bulunurlar. Vücudu bir ağ gibi sararlar. Kılcal damarların ince duvarından sindirim ürünleri ve oksijen hücrelere geçer. Hücrelerde oluşan karbon dioksit ve diğer artık maddeler, toplardamarların kılcal uçlarına verilir(9).
KAN DOLAŞIMI
İnsanda, kan dolaşımı büyük ve küçük kan dolaşımı olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Küçük Kan Dolaşımı
Vücutta kirlenen kanın temizlendiği dolaşım çeşididir. Sağ karıncıkta başlar, sol kulakçıkta biter. Sağ karıncıktaki kirli kan akciğer atardamarıyla akciğere götürülüp temizlenir. Temizlenen kan, akciğer toplardamarıyla kalbin sol kulakçığına getirilir. Bu dolaşıma küçük kan dolaşımı denir.b. Büyük Kan Dolaşımı
a. Küçük Kan Dolaşımı
Vücutta kirlenen kanın temizlendiği dolaşım çeşididir. Sağ karıncıkta başlar, sol kulakçıkta biter. Sağ karıncıktaki kirli kan akciğer atardamarıyla akciğere götürülüp temizlenir. Temizlenen kan, akciğer toplardamarıyla kalbin sol kulakçığına getirilir. Bu dolaşıma küçük kan dolaşımı denir.b. Büyük Kan Dolaşımı
Akciğerde temizlenen kanın vücuda dağıtılıp, vücutta kirlenen kanın kalbe getirildiği dolaşım çeşididir. Sol karıncıkta başlar, sağ kulakçıkta biter. Sol karıncıktaki temiz kan, aort atardamarı ve diğer atardamarlarla iç organlara ve tüm dokulara taşınır. Kılcallarda oksijen ve karbondioksit değişimi olur. Kirlenen kan toplardamarlarla kalbin sağ kulakçığına getirilir(10).
KAN
Kan,atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazmave hücrelerden (alyuvar, akyuvarve kan pulcukları) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati bir sıvıdır(11).
Alyuvar: Yapılarındaki hemoglobinden dolayı kana kırmızı rengini veren hücrelerdir. Oluştuklarında çekirdeklidirler, ancak olgunlaştıklarında çekirdeklerini kaybederler.
Alyuvarlar, solunum organlarından aldıkları oksijeni dokulara taşır ve dokulardan alınan karbondioksitin solunum organlarına taşınmasına yardımcı olurlar. Akyuvarlar: Beyaz renkli iri çekirdekli, büyük ve sabit bir şekli olmayan kan hücreleridir. Kemik iliği ile lenf düğümlerinde ve dalak, timüs gibi lenf dokularında üretilirler. Ömürleri birkaç gündür. Akyuvarlar, mikropları yutarak veya onlara karşı antikor üreterek vücudun savunmasını sağlarlar. Yapı olarak alyuvarlardan daha büyüktürler.Kan pulcukları: Kemik iliğindeki iri yapılı hücrelerden oluşan kandaki en küçük parçacıklardır. Tam bir hücre yapısında olmadıklarından ömürleri kısadır. Kanın pıhtılaşmasını sağlarlar. Böylece kan kaybını önlerler(12).
Alyuvarlar, solunum organlarından aldıkları oksijeni dokulara taşır ve dokulardan alınan karbondioksitin solunum organlarına taşınmasına yardımcı olurlar. Akyuvarlar: Beyaz renkli iri çekirdekli, büyük ve sabit bir şekli olmayan kan hücreleridir. Kemik iliği ile lenf düğümlerinde ve dalak, timüs gibi lenf dokularında üretilirler. Ömürleri birkaç gündür. Akyuvarlar, mikropları yutarak veya onlara karşı antikor üreterek vücudun savunmasını sağlarlar. Yapı olarak alyuvarlardan daha büyüktürler.Kan pulcukları: Kemik iliğindeki iri yapılı hücrelerden oluşan kandaki en küçük parçacıklardır. Tam bir hücre yapısında olmadıklarından ömürleri kısadır. Kanın pıhtılaşmasını sağlarlar. Böylece kan kaybını önlerler(12).
KAN GRUPLARI
Kana kırmızı rengini veren alyuvarlar, üzerlerinde taşıdıkları özel kan proteinleri etkisiyle kan gruplarının oluşmasını sağlar. Bu özel proteinler 3 çeşittir. A, B ve Rh proteinlerinin alyuvarlarda bulunup bulunmamalarına göre çok sayıda kan grubu oluşur.
A grubu : Alyuvarların yapısında A proteinleri bulunur.
B grubu : Alyuvarların yapısında B proteinleri bulunur.
AB grubu : Alyuvarların yapısında hem A hem de B proteinleri karışık olarak bulunur.
AB grubu : Alyuvarların yapısında hem A hem de B proteinleri karışık olarak bulunur.
O grubu : Alyuvarların yapısında A ve B proteinleri bulunmaz.
Rh (+) grubu : Alyuvarların yapısında Rh proteinleri bulunur.
Rh (-) grubu : Alyuvarların yapısında Rh proteinleri bulunmaz(13).
Konu Anlatım 3-Solunum Sistemi
SOLUNUM SİSTEMİ
Havadan alınan oksijenle hücrelerdeki besin maddelerinin yakılıp enerji elde edilmesi olayına solunum denir (Özkan,2010). Kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistem ise solunum sistemidir.
Solunum sistemini oluşturan organlar burun, yutak, soluk borusu, akciğerler ve bronşlardır.
Yutak:Yutak ağız ve burun boşluğunu, soluk ve yemek borusuna birleştiren kısımdır.
Soluk borusu:Yutak ile akciğer arasında kalan 10-12cm uzunluğundaki borudur. Soluk borusunun başlangıç bölümü gırtlaktır. Gırtlakta ses telleri vardır. Ayrıca küçük dil yutkunurken soluk borusunu kapatır. Soluk borusunun iç yüzeyi nemli ve tüylerle kaplıdır. Bunlar soluk borusuna kaçan toz gibi maddeleri yakalayarak öksürük ve balgamla dışarı atar. Soluk borusunun alt kısmı bronş adı verilen iki kola ayrılır. Bronşlardan biri sağ, diğeri sol akciğere bağlanır. Soluk borusu üst üste dizilmiş kıkırdak halkalardan oluşmuştur.
Akciğerler: Göğüs kafesi içinde yer alır ve akciğerler solunumun en önemli organlarından biridir. Akciğerler Plevra adı verilen sağlam bir zarla çevrilir. Bu zar akciğerleri darbe, basınç gibi dış etkenlerden korur. Akciğerler sağ ve sol olmak üzere iki parçadır. Ayrıca her bir parça lob denilen bölümlere ayrılmıştır. Sağ akciğer üç, sol akciğer ise iki lobdan oluşur. Bronşlar akciğerlere girdikten sonra daha ince dallara ayrılır. Bu ince dallara bronşçuk denir. Bronşçuklar üzüm salkımı şeklinde hava keseleri ile sonlanır. Bu hava keselerine alveol denir. Alveoller akciğer yüzeyinin daha geniş olmasını sağlar. Bu özellik solunumu kolaylaştırır. Hava ile kan arasındaki gaz alışverişi alveollerde yapılır(14).
Solunum sisteminde solunum organlarının yanı sıra kaburgalar, göğüs kasları ve diyafram bulunur.
Diyafram: Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran kuvvetli bir kastır.Kasılıp gevşemesi ile akciğerlerin hacmi değişir ve akciğerlere hava girip çıkmasını sağlar.
Göğüs kasları: Kasılıp gevşeme yaparak göğüs kafesinin hacmini değiştirir(Özkan,2010).
Soluk Alma:
• Kaburga ve diyafram kasları kasılır.
• Göğüs boşluğu ve akciğerler genişler.
• Ciğerler temiz hava ile dolar.
Soluk Verme:
• Kaburga ve diyafram kası gevşer.
• Göğüs boşluğu ve akciğer daralır.
• Ciğerlerdeki kirli hava dışarı atılır(15).
6 Kasım 2015 Cuma
Konu Anlatım 2-Destek ve Hareket Sistemi
DESTEK ve HAREKET SİSTEMİ
Canlıların yer ve yönlerini değiştirme etkinliklerine hareket denir. Hareket tüm canlıların ortak özelliklerinden birisidir. İnsanlar konumlarını, yer ve yönlerini değiştirerek hareket edebilirler. İnsanlarda organlara destek olan, şekil kazandıran ve hareketi sağlayan vücut yapılarına destek ve hareket sistemi denir.
Destek ve hareket sistemi 3 kısımda incelenir:
» İskelet
» Kaslar
» Eklemler
Destek ve hareket sistemi 3 kısımda incelenir:
» İskelet
» Kaslar
» Eklemler
İSKELETİN YAPISI VE GÖREVLERİ
Farklı şekil ve uzunluklardaki kemiklerin birbirlerine bağlanmalarıyla oluşan yapıya iskelet denir. Vücudumuzdaki iskelette yaklaşık 210 kemik bulunur. İskelet:
» Vücudun dik durmasını sağlar.
» Organları korur ve desteklik sağlar.
» Kaslara ve diğer organlara tutunma ortamı oluşturur.
» Vücuda şekil verir.
» Kaslarla birlikte vücudun hareketini sağlar.
» Vücudun ihtiyacı olan kasiyum, magnezyum ve fosfor gibi temel mineralleri depo eder.
» Kan hücrelerinin üretilmesini sağlar.
Farklı şekil ve uzunluklardaki kemiklerin birbirlerine bağlanmalarıyla oluşan yapıya iskelet denir. Vücudumuzdaki iskelette yaklaşık 210 kemik bulunur. İskelet:
» Vücudun dik durmasını sağlar.
» Organları korur ve desteklik sağlar.
» Kaslara ve diğer organlara tutunma ortamı oluşturur.
» Vücuda şekil verir.
» Kaslarla birlikte vücudun hareketini sağlar.
» Vücudun ihtiyacı olan kasiyum, magnezyum ve fosfor gibi temel mineralleri depo eder.
» Kan hücrelerinin üretilmesini sağlar.
İskeletimizdeki kemikler yapı, şekil ve görünümlerindeki farklılıklara göre üç gruba ayrılarak incelenirler.
1) Uzun Kemikler
2) Kısa Kemikler
3) Yassı Kemikler
1) Uzun Kemikler : Boyları uzun olan silindirik görünümlü kemiklerdir. Boyu eninden fazla olan kemiklerdir. El, ayak, kol ve bacaklarda bulunan kemikler bu gruba girer. Vücudumuzdaki uzun kemikler;
» Ön kol kemiği
» Pazı kemiği
» Bacak kemiği
» Uyluk kemiği
» Kaval kemiği
» Baldır kemiği
» Parmak kemikleri
1) Uzun Kemikler
2) Kısa Kemikler
3) Yassı Kemikler
1) Uzun Kemikler : Boyları uzun olan silindirik görünümlü kemiklerdir. Boyu eninden fazla olan kemiklerdir. El, ayak, kol ve bacaklarda bulunan kemikler bu gruba girer. Vücudumuzdaki uzun kemikler;
» Ön kol kemiği
» Pazı kemiği
» Bacak kemiği
» Uyluk kemiği
» Kaval kemiği
» Baldır kemiği
» Parmak kemikleri
2) Kısa kemikler : Boyları kısa olan kübik şeklindeki kemiklerdir. Eni ve boyu birbirine yakın olan kemiklerdir. Vücudumuzdaki kısa kemikler;
» Omurgadaki omur kemikleri
» El ve ayak bileklerindeki kemikler
» Omurgadaki omur kemikleri
» El ve ayak bileklerindeki kemikler
3) Yassı kemikler : Geniş yüzeyli, kalınlığı az olan, levha şeklindeki kemiklerdir. Vücudumuzdaki yassı kemikler;
» Göğüs kafesi
» Kalça kemikleri
» Kafatası kemikleri
» Çene kemiği
» Kaburga kemiği
» Kürek kemiği
» Diz kemiği
» Göğüs kemiği
» Göğüs kafesi
» Kalça kemikleri
» Kafatası kemikleri
» Çene kemiği
» Kaburga kemiği
» Kürek kemiği
» Diz kemiği
» Göğüs kemiği
KEMİĞİN YAPISI
Bir kemiğin yapısında kemik zarı, sarı kemik iliği, kırmızı kemik iliği, ilik kanalı, sert kemik doku, süngerimsi kemik doku ve kıkırdak vardır.
Bir kemiğin yapısında kemik zarı, sarı kemik iliği, kırmızı kemik iliği, ilik kanalı, sert kemik doku, süngerimsi kemik doku ve kıkırdak vardır.
Kemik zarı : Kemiğin dışındaki beyaz renkli olan ince örtüdür. Kemik zarında canlı ve hızla çoğalabilen hücreler bulunur. Hücre çoğalmasıyla kemiğin enine büyümesini (kalınlaşmasını) kırılma ve çatlama durumlarında kemiğin onarılmasını sağlar. Yapısındaki damarlarla kemiği besler.
Süngerimsi kemik dokusu : Gözenekli, boşluklu ve süngersi yapıdaki kemik bölgesidir. İçindeki gözeneklerde kırmızı kemik iliği bulunur.
Sert kemik dokusu : Kemiğin en sağlam ve dayanıklı olan kısmıdır. Kemiğe özel şeklini kazandırır. Sert kemiğin ortasında sarı kemik iliği yer alır.
Sarı kemik iliği : Uzun kemiklerde bulunur. Bol miktarda yağ depolar. Kırmızı kemik iliğinin yetersiz çalıştığı durumlarda kan hücresi üretebilir.
Kırmızı kemik iliği : Kan hücrelerinin (Alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) üretilmesini sağlar.
Kıkırdak : Uzun kemiklerin eklemlere bakan kısmında bulunan esnek yapılardır. Hareket etme sırasında kemik başlarının aşınmasını önler. Büyüme sürecinde uzun kemiğin boyuna doğru büyümesini sağlar. Bundan başka burun ucu, soluk borusu ve kulak kepçesinin yapısında da kıkırdak bulunur. Soluk borusundaki kıkırdak halkalar soluk borusunun sürekli olarak açık kalmasını sağlar.
EKLEMLER
Kemikleri birbirine bağlayan yapılara eklem denir. İskeletteki 210 kemik birbirine bağlanarak iskeletin oluşmasını sağlar. Eklemler bulundukları yere göre, esnekliklerine ve kemiklere kazandırdıkları hareket yeteneğine göre üç gruba ayrılır.
Kemikleri birbirine bağlayan yapılara eklem denir. İskeletteki 210 kemik birbirine bağlanarak iskeletin oluşmasını sağlar. Eklemler bulundukları yere göre, esnekliklerine ve kemiklere kazandırdıkları hareket yeteneğine göre üç gruba ayrılır.
1) Yarı Oynar Eklem
Bağladığı kemiklerin dar açılarda ve sınırlı hareketler yapmasına imkan sağlar. Yarı oynar eklemler bel, sırt ve boyun omurları arasında bulunur. Omurganın sağa sola veya öne arkaya bükülebilmesine bu eklemler olanak sağlar.
Bağladığı kemiklerin dar açılarda ve sınırlı hareketler yapmasına imkan sağlar. Yarı oynar eklemler bel, sırt ve boyun omurları arasında bulunur. Omurganın sağa sola veya öne arkaya bükülebilmesine bu eklemler olanak sağlar.
2) Oynamaz Eklem
Çevresindeki kemikleri birbirine çok sıkı olarak bağlar. Bağladığı kemikler arasında girinti ve çıkıntı bulunur. Bu çeşit eklemlerde eklem sıvısı yoktur ve kemiklerin hareket etmesine imkan vermez. Kafatası ve kuyruk omurlarında bulunur.
Çevresindeki kemikleri birbirine çok sıkı olarak bağlar. Bağladığı kemikler arasında girinti ve çıkıntı bulunur. Bu çeşit eklemlerde eklem sıvısı yoktur ve kemiklerin hareket etmesine imkan vermez. Kafatası ve kuyruk omurlarında bulunur.
3) Oynar Eklem
Bağladığı kemiklerin kolay ve çok çeşitli hareketler yapmasına imkan sağlar. Kemikler arasında eklem boşlukları bulunur. Eklem boşluklarında, kemik hareketini kolaylaştıran eklem sıvısı vardır. Vücudumuzdaki oynar eklemler genellikle kol ve bacaklarda bulunur. Omuz eklemi, kalça eklemi, dirsek eklemi, parmak eklemleri, bilek eklemi, çene eklemi ve diz eklemi bu gruba girer.
Bağladığı kemiklerin kolay ve çok çeşitli hareketler yapmasına imkan sağlar. Kemikler arasında eklem boşlukları bulunur. Eklem boşluklarında, kemik hareketini kolaylaştıran eklem sıvısı vardır. Vücudumuzdaki oynar eklemler genellikle kol ve bacaklarda bulunur. Omuz eklemi, kalça eklemi, dirsek eklemi, parmak eklemleri, bilek eklemi, çene eklemi ve diz eklemi bu gruba girer.
KASLAR
İskeleti sararak, vücuda asıl şeklini veren dokuya kas denir. Kaslar, kas teli adı verilen ince liflerden oluşur. Kas hücreleri kasılıp gevşeme özelliğine sahiptir. Kasların etkinliği hareket etme ve bedensel iş yapılmasını sağlar. Kasların çalışması ise sinirlerle kontrol edilir. Kaslar çalışma biçimlerine ve bulundukları yere göre farklılık göstermektedir. Vücudumuzda üç çeşit kas grubu vardır.
İskeleti sararak, vücuda asıl şeklini veren dokuya kas denir. Kaslar, kas teli adı verilen ince liflerden oluşur. Kas hücreleri kasılıp gevşeme özelliğine sahiptir. Kasların etkinliği hareket etme ve bedensel iş yapılmasını sağlar. Kasların çalışması ise sinirlerle kontrol edilir. Kaslar çalışma biçimlerine ve bulundukları yere göre farklılık göstermektedir. Vücudumuzda üç çeşit kas grubu vardır.
1) Çizgili Kaslar
İskeletimizi saran ve isteğimizle çalışan kaslardır. Kasılmaları güçlü ve etkilidir. Hızlı kasılırlar ve bir süre sonra da yorulabilirler. Boyun kasları, kol kasları, bacak kasları, parmak kasları ve göz kapağı kasları isteğimizle çalışan kaslardır.
İskeletimizi saran ve isteğimizle çalışan kaslardır. Kasılmaları güçlü ve etkilidir. Hızlı kasılırlar ve bir süre sonra da yorulabilirler. Boyun kasları, kol kasları, bacak kasları, parmak kasları ve göz kapağı kasları isteğimizle çalışan kaslardır.
2) Kalp Kası
Kırmızı renkli olan kaslardır. Çizgili kas yapısında olan ve düz kas özelliğinde çalışan kaslardır. İsteğimiz dışında çalışırlar. Kalp kasları; güçlü, hızlı ve ritmik biçimde kasılır. Kalp kasları uzun süreli olarak çalışırlar ve çalışması sırasında da yorulmazlar. Kalp kasları kalbin yapısında bulunur ve kalbin çalışmasını sağlar.
Kırmızı renkli olan kaslardır. Çizgili kas yapısında olan ve düz kas özelliğinde çalışan kaslardır. İsteğimiz dışında çalışırlar. Kalp kasları; güçlü, hızlı ve ritmik biçimde kasılır. Kalp kasları uzun süreli olarak çalışırlar ve çalışması sırasında da yorulmazlar. Kalp kasları kalbin yapısında bulunur ve kalbin çalışmasını sağlar.
3) Düz Kaslar
İç organlarımızdaki beyaz renkli olan kaslardır. İsteğimiz dışında çalışırlar. Çalışmaları yavaştır. Kasılmaları güçsüzdür. Uzun süreli olarak çalışırlar ve zamanla yorulmazlar. Mide kasları, bağırsak kasları, damar kasları, yemek borusu kasları, idrar kesesi kasları ve göz bebeği kasları bu gruba örnektir.
İç organlarımızdaki beyaz renkli olan kaslardır. İsteğimiz dışında çalışırlar. Çalışmaları yavaştır. Kasılmaları güçsüzdür. Uzun süreli olarak çalışırlar ve zamanla yorulmazlar. Mide kasları, bağırsak kasları, damar kasları, yemek borusu kasları, idrar kesesi kasları ve göz bebeği kasları bu gruba örnektir.
Kasların Çalışması
Kemiklerin hareket edebilmesi için kemik çevresindeki iki veya daha fazla kasın birbirine zıt olarak hareket etmesi gerekir. Kasların sadece çekme özelliği vardır. Hareketi sağlayan kaslar vücudumuzda çiftler olarak etkinlik gösterirler.
Kemiklerin hareket edebilmesi için kemik çevresindeki iki veya daha fazla kasın birbirine zıt olarak hareket etmesi gerekir. Kasların sadece çekme özelliği vardır. Hareketi sağlayan kaslar vücudumuzda çiftler olarak etkinlik gösterirler.
Bazı kaslar aynı yönde bazıları ise zıt yönde etkinlik gösterirler. Kol, bacak ve parmağımızda bulunan kaslar zıt yönde etkinlik gösterirler.
Örneğin, elimizdeki kaşığı ağzımıza götürmek istediğimizde kolumuzdaki iç kaslar kasılır, dış kaslar ise gevşer. Bu hareketin tam tersini yapmak istediğimizde de iç kaslar gevşer, dış kaslar kasılır.
Yalnız kemikleri değil deriyi hareket ettiren kaslarda vardır. Göz kapağı kasları, dudak kasları ve yüz kasları deriyi hareket ettiren kaslara örnektir.
KAYNAK: http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Bolum/6-Sinif-Fen-ve-Teknoloji/i/
Örneğin, elimizdeki kaşığı ağzımıza götürmek istediğimizde kolumuzdaki iç kaslar kasılır, dış kaslar ise gevşer. Bu hareketin tam tersini yapmak istediğimizde de iç kaslar gevşer, dış kaslar kasılır.
Yalnız kemikleri değil deriyi hareket ettiren kaslarda vardır. Göz kapağı kasları, dudak kasları ve yüz kasları deriyi hareket ettiren kaslara örnektir.
KAYNAK: http://www.fenokulu.net/yeni/Fen-Konulari/Bolum/6-Sinif-Fen-ve-Teknoloji/i/
Konu Anlatım 1-Canlılık Hücreyle Başlar
HÜCRE
Hücre canlıların yaşam özelliklerinin gerçekleştiği en küçük yapı birimine denir. Hücreler genellikle gözle görülemeyecek kadar küçüktür. İncelenmeleri için mikroskopta büyütülmeleri gerekir. Bir yapraktan küçük bir kesit alarak ışık mikroskobu ile baktığımızda yaprak hücrelerini görebiliriz. Bu hücrelere elektron mikroskobu ile baktığımızda ise hücrelerin organellerini inceleyebiliriz.
Ağaçlardan karıncalara, kuşlara, çimenlere kadar birçok canlının hücrelerden yapılmış olduğunu artık biliyorsunuz. Yaşamlarını tek bir hücre olarak sürdüren bir hücreli canlılar ve çok sayıda hücreden meydana gelmiş çok hücreli canlılar vardır. Örneğin amip, öglena ve terliksi hayvan bir hücreli canlılardandır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve mantarlar ise çok hücreli canlılardır.
Biçim ve görev farklılıklarına rağmen tüm hücrelerde üç temel yapı vardır. Bu yapılar dıştan içe doğru hücre zarı, sitoplazma ve çekirdektir. Bitki hücrelerinde hücre zarının etrafında hücre duvarı bulunur. Bu üç temel yapının görevi; Hücrenin büyümesini, gelişmesini ve çoğalmasını sağlamaktır. Şimdi bu bölümleri inceleyelim.
HÜCRE ZARI
» Hücreyi çepe çevre sararak şekil kazandırır.
» Canlı, esnek ve saydamdır.
» Hücre sitoplazmasının dağılmasını önler.
» Seçici geçirgendir.
» Kendisine gerekli olan maddelerin (besin ve oksijen) girişine, atık maddelerin (karbondioksit vb.) atılmasına izin verir.
» Hem hayvan hem de bitki hücresinde bulunur.
» Hücreyi çepe çevre sararak şekil kazandırır.
» Canlı, esnek ve saydamdır.
» Hücre sitoplazmasının dağılmasını önler.
» Seçici geçirgendir.
» Kendisine gerekli olan maddelerin (besin ve oksijen) girişine, atık maddelerin (karbondioksit vb.) atılmasına izin verir.
» Hem hayvan hem de bitki hücresinde bulunur.
HÜCRE DUVARI (ÇEPERİ)
Hücre duvarı yalnız bitki hücrelerinde bulunur; hayvan hücrelerinde bulunmaz. Hücre zarını çevreleyen cansız bir yapıdır. Yapısında selüloz bulunur. Görevi: Hücreye dayanıklılık sağlamak, hücreyi dış etkilere karşı korumak ve hücrenin sınırını korumaktır.
Hücre duvarı yalnız bitki hücrelerinde bulunur; hayvan hücrelerinde bulunmaz. Hücre zarını çevreleyen cansız bir yapıdır. Yapısında selüloz bulunur. Görevi: Hücreye dayanıklılık sağlamak, hücreyi dış etkilere karşı korumak ve hücrenin sınırını korumaktır.
ÇEKİRDEK
Çekirdek, hücrenin beyni gibi düşünülebilir. Çekirdek hücrenin büyüme, gelişme, bölünme, onarım ve denetim merkezidir. Genellikle hücrenin ortasında yer alır. Çekirdek içerisinde canlının kalıtsal özelliklerini taşıyan ve kromozom adı verilen yapılar bulunur. Çekirdekteki kalıtsal bilgiler hücre bölünmesi ile yeni hücrelere aktarılır. Hücrenin yaşamını sürdürebilmesi için mutlaka gerekli olan bir yapıdır. Çekirdeği çıkarılan hücre yaşayamaz, bir süre sonra ölür. Birden fazla çekirdeği olan hücreler olduğu gibi çekirdeği olmayan hücreler de vardır.
Çekirdek, hücrenin beyni gibi düşünülebilir. Çekirdek hücrenin büyüme, gelişme, bölünme, onarım ve denetim merkezidir. Genellikle hücrenin ortasında yer alır. Çekirdek içerisinde canlının kalıtsal özelliklerini taşıyan ve kromozom adı verilen yapılar bulunur. Çekirdekteki kalıtsal bilgiler hücre bölünmesi ile yeni hücrelere aktarılır. Hücrenin yaşamını sürdürebilmesi için mutlaka gerekli olan bir yapıdır. Çekirdeği çıkarılan hücre yaşayamaz, bir süre sonra ölür. Birden fazla çekirdeği olan hücreler olduğu gibi çekirdeği olmayan hücreler de vardır.
SİTOPLAZMA
Sitoplazma hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran, içinde yaşamsal olayların gerçekleştiği yumurta akı kıvamında ve yarı saydam bir sıvıdır. Sitoplazmanın ağırlığının yüzde 80 - 95 ini su oluşturur. Canlı, renksiz ve yarı geçirgen yapıya sahiptir.
Sitoplazma hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran, içinde yaşamsal olayların gerçekleştiği yumurta akı kıvamında ve yarı saydam bir sıvıdır. Sitoplazmanın ağırlığının yüzde 80 - 95 ini su oluşturur. Canlı, renksiz ve yarı geçirgen yapıya sahiptir.
HÜCRENİN KEŞFİ
Hücre kavramı ilk kez Robert Hooke (Rabırt Huk) tarafından kullanılmıştır. Hook yaptığı basit mikroskopla şişe mantarından aldığı bir kesiti inceleyerek bal peteği gibi gördüğü her boş odacığa hücre adını vermiştir. Aslında şişe mantarı ölü bir yapıda olduğuna göre Hook’un gördükleri canlı hücreler değildi. Daha sonra yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda hücrenin boş bir odacık olmadığı, canlının yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştiren yapıları içerdiği görülmüştür.
Mikroskopla canlı hücreleri inceleyen ilk kişi ise Antoni van Leeuwenhoek (Anton van Lövenhuk)’tur. Lövenhuk 16.yüzyılda yaşamıştır ve asıl mesleği kumaş alım satımıdır. Kumaşları incelemek için merceklerden yararlanmış, sonra merceklere olan ilgisi giderek artmıştır. Boş zamanlarında mercekleri kullanarak daha çok büyütme yeteneğinde olan ve adına mikroskop denilen bir alet geliştirmiştir. Leeuwenhoek gölden aldığı suyun bir damlasını mikroskobunda incelediğinde kendisini bambaşka bir dünyada bulmuştur. Burada gördüğü çok sayıda küçük bir hücreli canlı onu şaşırtmıştır. Leeuwenhoek’un bu keşfine kadar bir hücreli canlıların varlığından kimsenin haberi yoktu. Mikroskobun bulunuşu ve tek hücreli canlıların keşfi, biyolojide büyük gelişmelere yol açmıştır. Mikroskopların geliştirilmesi ile hücreler daha da ayrıntılı şekilde incelenmiştir.
HÜCRENİN TEMEL KISIMLARININ YAPISI VE GÖREVLERİ
Mitokondri
Mitokondrinin hücredeki görevi, bulunduğu hücre için enerji üretmektir. Oksijeni kullanarak besinlerden enerji elde ederler. Sayıları hücre tipine göre değişir. Örneğin, enerji ihtiyacının fazla olduğu kas ve karaciğer hücrelerinde mitokondri sayısı diğer hücrelere göre daha fazladır. Bölünüp çoğalabilirler.
Kloroplast
Kloroplast bitkilerin yeşil kısımlarında bulunan, doğadaki tüm canlılar açısından çok önemli görevleri vardır. Kloroplastlar güneş enerjisi, karbon dioksit ve suyu kullanarak kendisinin ve tüm canlıların kullanacağı besin maddesi ve oksijeni üretirler. Bu olaya fotosentez denir. Kloroplastlar fotosentezle yeryüzünde yaşamın devamlılığını sağlar. Hayvan hücrelerinde bulunmaz.
Koful
Kofulun görevi hücre için fazla olan maddeleri depo etmektir. Daha çok bitki hücrelerinde ve bir hücreli canlılarda bulunur. Hayvan hücrelerinde zaman zaman oluşan ancak kısa sürede kaybolan küçük kofullar görülür. Hayvan hücrelerindekiler küçük, bitki hücrelerindekiler ise büyüktür.
Kofulun görevi hücre için fazla olan maddeleri depo etmektir. Daha çok bitki hücrelerinde ve bir hücreli canlılarda bulunur. Hayvan hücrelerinde zaman zaman oluşan ancak kısa sürede kaybolan küçük kofullar görülür. Hayvan hücrelerindekiler küçük, bitki hücrelerindekiler ise büyüktür.
Lizozom
Lizozomlar büyük tanecikleri, yaşlanmış organelleri taşıdıkları enzimlerle parçalarlar. Genellikle hayvansal hücrelerde bulunur.
Ribozom
Ribozomlar protein sentezi yapan organellerdir. Endoplazmik retikulumların üzerinde, çekirdek zarında veya sitoplazmada serbest olarak bulunurlar.
Sentrozom (Sentriyol)
Sentrozomlar (Sentriyol) hücre bölünmesinde görev alan orgenellerdir. Hayvansal hücrelerde bulunur, bitki hücrelerinde bulunmazlar.
Endoplazmik Retikulum
Endoplazmik Retikulum hücre içini ağ gibi saran bir yoldur. Görevi madde iletiminigerçekleştirmektir. Ayrıca bazı maddeler depo edilir.
Golgi aygıtı
Golgi aygıtının görevi salgı üretilmesinde ve depo edilmesini sağlamaktır.
TEK HÜCREDEN ÇOK HÜCRELİ CANLILARA
Hücreden organizmaya doğru yolculuğa çıkarak; doku, organ, organ sistemleri, organizma kavramlarını tanıyalım.
HÜCRELER : Hücreler ile ilgili detaylı bilgi hücre konu anlatımında verilmiştir. Sayfanın sonunda bulunan ilgili konu anlatımları linklerinden ulaşabilirsiniz.
DOKULAR
Şekil ve yapı bakımından birbirine benzer olan ve aynı görevi yapan hücrelerin meydana getirdiği yapılara doku denir. Örneğin; kemik hücreleri kemik dokuyu, kas hücreleri kas dokuyu, kan hücreleri kan dokuyu, epitel hücreleri epitel dokuyu meydana getirir.
ORGANLAR
Aynı görevi yapmak üzere farklılaşmış hücre topluluğu olan dokular birleşerek organları oluşturur. Dokuları oluşturan hücrelerin yapı ve işlev yönünden birbirini tamamladığı gibi, organları oluşturan dokular da yapı ve işlev yönünden birbirini tamamlar.
SİSTEMLER
Organlar bir araya gelerek organ sistemlerini oluşturur. Solunum sistemi, sindirim sistemi ve boşaltım sistemi organ sistemlerine örnek verilebilir.
ORGANİZMA
Organ sistemleri birleşerek organizmayı (canlıyı) meydana getirir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler birer organizma örneğidir.
Yukarıda gördüğümüz kavramları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Hücre » Doku » Organ » Sistem » Organizma
Hücreden organizmaya doğru yolculuğa çıkarak; doku, organ, organ sistemleri, organizma kavramlarını tanıyalım.
HÜCRELER : Hücreler ile ilgili detaylı bilgi hücre konu anlatımında verilmiştir. Sayfanın sonunda bulunan ilgili konu anlatımları linklerinden ulaşabilirsiniz.
HÜCRELER : Hücreler ile ilgili detaylı bilgi hücre konu anlatımında verilmiştir. Sayfanın sonunda bulunan ilgili konu anlatımları linklerinden ulaşabilirsiniz.
DOKULAR
Şekil ve yapı bakımından birbirine benzer olan ve aynı görevi yapan hücrelerin meydana getirdiği yapılara doku denir. Örneğin; kemik hücreleri kemik dokuyu, kas hücreleri kas dokuyu, kan hücreleri kan dokuyu, epitel hücreleri epitel dokuyu meydana getirir.
ORGANLAR
Aynı görevi yapmak üzere farklılaşmış hücre topluluğu olan dokular birleşerek organları oluşturur. Dokuları oluşturan hücrelerin yapı ve işlev yönünden birbirini tamamladığı gibi, organları oluşturan dokular da yapı ve işlev yönünden birbirini tamamlar.
SİSTEMLER
Organlar bir araya gelerek organ sistemlerini oluşturur. Solunum sistemi, sindirim sistemi ve boşaltım sistemi organ sistemlerine örnek verilebilir.
ORGANİZMA
Organ sistemleri birleşerek organizmayı (canlıyı) meydana getirir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler birer organizma örneğidir.
Yukarıda gördüğümüz kavramları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Hücre » Doku » Organ » Sistem » Organizma
5 Kasım 2015 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)